29 Temmuz 2009 Çarşamba

Bodrum'a ilk merhaba




Çocuktum..

Seksenli yılların başıydı...

Annemin çocuk ellerimden tutup gezdirdiği Barlar Sokağı'nda Kortan Restaurant'ın önünde; günbatımında, kocaman vatkalı fuşya ceketi, büyük gözlükleri ve şen kahkahasıyla kalabalık bir sofrada rakı içen Zeki Müren, buraya dair aklımdaki ilk ve hiç çıkmayacak olan imgedir.

Bir de o küçük aklımla o zaman muhakemesini tam olarak yapamadığım mutlu, rahat, sorgusuz, görgülü, özgür, alabildiğine mavi ve deniz kokan insan yüzleriydi galiba..

Biraz da kalenin önündeki sevimli develerin de çocuksu bir etkisi olmuştur üzerimde heralde...

Yaz sonu döndüğümde, ilk işim kitapçıya gidip, Cevat Şakir'in (nam-ı diğer Halikarnas Balıkçısı) tüm kitaplarını almak olmuştu. Nefes almadan okumuştum kışın Mavi Sürgün'ü...

Bodrum'la aşkımız böyle başladı...

Yıllarım İstanbul-Ankara arası mekik dokuyarak geçmiş olmasına rağmen, kendimi hep Ege kadınlarına daha yakın hissetmişimdir ben.

Belki şehirlerarası otobüslerde yaptığım yolculuklarda sürekli "Başka türlü birşey benim istediğim..." dinlemem de bundandır.

Büyürken, birisi olmaya çalıştığım günlerde mutlaka bu kasabanın üzerimde bıraktığı derin izler vardır...

Sokaklardaki tüm kedi ve köpeklerin annesi olmam, gösterişten hoşlanmamam, Girit mutfağına düşkünlüğüm, denizsiz mavisiz yapamamam, beyaza olan zaafım, Yunan ezgileriyle kendimden geçmem, tekne sevdam ve daha pek çok şey sanırım bundandır...

Yıllar, yaz tatillerinde Bodrum'un pek çok değişimine şahit olarak geçti...

Bir gün İstanbul'un gökdelenleri arasında soluksuz koşarak var olma çabası verirken, onca griliğin içinde görmeye pek de alışık olmadığım renkli bir hayal adama aşık oldum...

Hayattan ve sorumluluklardan kaçtığımız, sabahlara kadar dansedip, sokaklarında sekiz çizdiğimiz Bodrum' daki ilk tatilimizde aşkımızı büyüttük, kocaman yaptık.

Aramızdaki ilişki artık üçlü bir aşka dönüverdi...

Ben, eşim ve Bodrum...

Gün geldi, bu sokaklar bizi çağırmaya başladı... Biz de bu sesi duymamazlıktan gelemedik diyelim...

Bundan tam bir yıl önce tüm işimizi, hayatımızı, ailemizi, dostlarımızı, alışkanlıklarımızı bırakıp buraya yerleştik...

Bir mola aldık hızlı hayatımızdan... Dinlendik... Ürettik...
Şehir değiştirmenin tedirginliğini üzerimizden atmaya çalıştığımız, yalnızlığımızla yüzleştiğimiz günler çabuk geçti...

Pazara gittik, pazarlık yaptık...
Zeyno's da sucuk ekmek yedik...
Hey Yavrum Hey'de Hilmi Ağabey’le "vites" dedik...
Mahmut Kaptan'ın Yeri'nde öte dünyaya giden süngercilere bir ağıt patlattık...
Deniz Feneri'nde Cengiz, Dilber ve balıkçılarımızla sirtaki yaptık...
X-Machine teknesiyle denize açıldık...
Ege Kültür ile komşuculuk yaptık, kahkahalar attık...
Ümran Hanım'a doğum yaptırttık... Gönenç'le tanıştık...
Taygun Ağabey’e hayallerimizi anlattık...
Mavi Bar'da latin nağmelerle sabahladık...
Kocaman bir ailemiz oldu artık...

Giyimin, kuşamın, evin, arabanın, paranın, statülerin, kariyerlerin ve hatta yaptığın seçimlerin öneminin olmadığı, beşeri ilişkiler için gereken tek kriterin "insan olmak" olduğu bu önyargısız kasabada; bu yaşımıza kadar inandıklarımızı bize tekrar doğrulatan tüm gerçek dostlara buradan selam olsun...

Biz Bodrum'u sizinle daha çok sevdik...

Hayallerimizin peşinden gittik...
Bir fotoğraf evi açtık...
Mesut İnsanlar Fotoğrafhanesi koyduk adını...
Nefesimizi, tecrübemizi, birikim ve düşlerimizi Bodrum'la ve yeni dostlarla paylaşmak için...

Bir zaman sonra anlıyorsunuz ki büyük şehirlerden gelen yaşamın kırılgan çocuklarına cömertçe ev sahipliği yapan Bodrum, yapamayanların değil; sistemin içinde yapabilitesi olduğu halde, yapmayanların, yapmayı tercih etmeyenlerin, reddedenlerin ama üretenlerin kasabası...

"Nereye gidersen git kendinden kaçamazsın" edebiyatına inat, kendimi bu bereketli topraklara, bu masmavi sulara, bu gülümseyen insanlara bırakıp önemli olanın kendinden kaçmak değil, bilakis gerçek kendinle yüzleşmek olduğunun farkındalığıyla bir yıldır "ben"i izliyorum.

Ve bu kadını izlemek bende; sakin, sade ama senaryosu çok güçlü bir Fransız filmi lezzeti bırakıyor artık.

1 yorum:

  1. "O kadin" Bodrum'a yerlesmeden de lezzetli bir film kivami yakalamisti her zaman! Ama haklisin, belki daha telasli, daha fasilali bir filmken; dinginlik ve sadelik yakisti kendisine :)

    YanıtlaSil