27 Ağustos 2009 Perşembe

KÜÇÜK İSTAVRİTİN ÖYKÜSÜ




Küçük istavrit, yiyecek bir şey sanıp hızla atıldı çapariye,

önce müthiş bir acı duydu dudağında,

gümbür gümbür oldu yüreği sonra,

hızla çekildi yukarıya...



Aslında hep merak etmişti denizlerin üstünü,

neye benzerdi acep gökyüzü.

Bir yanda büyük bir merak,

bir yanda ölüm korkusu....



"Dudağı yarıklar " denir,

şanslıdır onlar,

hani görüp de gökyüzünü ,

insanın oltasından son anda kurtulanlar...



Ne çare balıkçının parmakları

hoyratça kavradı onu

küçük istavrit anladı

yolun sonu....



Koca denizlere sığmazdı yüreği,

Oysa, şimdi yüzerken

küçücük yeşil leğende,

ansız uzanıvermiş dostlarına

değiyordu minik yüzgeci...



İnsanlar gelip geçtiler önünden

bir kedi yalanarak baktı gözünün içine

yavaşça karardı dünya,

başı da dönüyordu...



Son bir kez düşündü

derin maviyi,

beyaz mercanı ,

bir de yeşil yosunu....



İşte tam o anda eğilip aldım onu,

Yürüdüm deniz kenarına

bir öpücük kondurdum başına,

iki damla gözyaşından ibaret sadebir törenle,

saldım denizin sularına...



Bir an öylece baka-kaldı,

Sonra sevinçle dibe daldı,

Gitti tüm kederimi söküp atarak,

teşekkürü de ihmal etmemişti.

Bir kaç değerli pulunu elime, avuçlarıma bırakarak...



Balıkçı ve kedi şaşkın baktılar yüzüme.

Sorar gibiydiler, neden yaptın bunu niye?



" Bir gün dedim, bulursam kendimi

yeşil leğendeki küçük istavrit kadar çaresiz,

Son ana kadar hep bir umudum olsun diye... "

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder