27 Mart 2010 Cumartesi

Hoşçakal İstanbul...



İstanbul...
Benim ilk sevgilim...ilk sevdiğim...
Dört yıl önce,
sebepsiz bir telaşla veda edemediğim...


Gençliğimin haşin göz kamaşmasıydın sen, düştüğümde elimi tutmayanım...
Estin gürledin yıllarca, ..kabulüm.. dedim
Bedelini peşin peşin, biçare ben ödedim....


Göndereceğim adresi bilmediğim, kahır mektubum...
ve sen bir sabah böyle buyurdun...
Olmayacak duaya, aminim oldun...


İyi bir Fransız filmine son biletimdin sen...
Boğazımda ufak bir yumruyla..
vazgeçtiğim aşkım, devrimim...
Üzerine dans etmeyi, hiç beceremediğim...


Tuzunu bastım gönül yaralarıma, boğazının.. bilmem..kaç zaman..
Kaç ihanetini gördüm, sayamadım...
Her seferinde geri döndüm, gururum çantamda ve başım eğik...koynuna...


Anlatılan hikayelerin her daim değiştiği ey yedi tepelim...
Hadi anlaşalım..
Sen benim değilsin artık,
Çocuk gözlerimdeki gibi benim...


Küskünlüğüm yok sana,
Her dizem, yıllarca suskun kalmış başka bir hece...biraz bilmece...
Affet beni... bu sadece...gecikmiş bir helalleşme...


Varsın kalmasın üzerinde, biraz saçım, biraz kokum, az tozum...
Gidişin, artık hesabı olmaz..

Elbet bir gün, sen de beni unutursun....


Hoşçakal İstanbul....









2 yorum:

  1. Offff ne guzel olmus bu yazi...
    Yolculugunun duraklarini bilirim hem de cok. Ama bilmese bile insan, dokunur icine icine..Istanbul ozlemine, huzurlu bir sehirde konaklamanin rahatligiyla karismis karmasa hasretine..mis gibi olmus.

    YanıtlaSil
  2. Sağol can Elizam...Bu da tam senlik bir yorum olmuş...yazımın altına pek yakışmış...

    YanıtlaSil