24 Ocak 2010 Pazar



UĞURLAR OLSUN...

Bir Pazar Sabahıydı Ankara Kar Altında
Zemheri Ayazıydı Yaz Güneşi Koynunda
Ucuz Can Pazarıydı Kalemim Düştü Kana
Zalımlar Pusudaydı Bedenim Paramparça
Ucuz Can Pazarıydı Kalemim Düştü Kana


Uğurlar Olsun Uğurlar Olsun
Hüzünlü Bulutlar Yoldaşın Olsun
Bir Keskin Kalem Bir Kırık Gözlük
Yürekli Yiğitlere Hatıran Olsun

Çevirdim Anahtarı Apansız Bir Ölüme
Şarapnel Parçaları Saplandı Ciğerime
Ucuz Can Pazarıydı Kan Doldu Gözlerime
İsimsiz Korkuları Katmadım Yüreğime
Bembeyaz Doğruları Yaşadım Ölümüne


Selda Bağcan

22 Ocak 2010 Cuma

BAŞINIZ ÖNE EĞİLMESİN!

Haklı davanızda,
hakların verilmediği, alındığını öğretisi ile büyümüş bir insan olarak,
geçici hevesler için,
demokrasi adı altında sahip olduğumuz tüm değerleri satan,
kış uykusuna yatan,
uyuyan, uyutan
dalkavuklardan,
yalnız ve güzel ülkemi patron odalarından ve rooflardan sözde kurtaran arsız aydınlardan hicap duyarak,
artık en önemli erdem olan,
unutmayarak ve de unutturmayarak!!!
sonuna kadar ...
beynen ve ruhen...
yanınızdayım...





Yukarıdaki resme iyi bakın...
bu resimdeki kadın 86 yaşındadır...
fikri, düşüncesi her ne olursa olsun,
size uysun ya da uymasın...
ortanın hangi tarafında durursa dursun...
Ankara’nın koynunda,
biçare ayazın dağlayan soğuğunda,
tam 86 yılı durmamacasına koşan yılı devirmiş,
kaç insan evladı kaloriferli evinden, sıcacık yatağından çıkar da,
tekel işçileri ile,
içindeki ateş mum alevine dönmüş bir tenekenin başında,
bir taburede,
sabaha kadar,
onlarla birlikte,
bir yalnızlığı,
bir kaderi,
bir başkaldırıyı,
haklı bir isyanı paylaşır...

O resimde olmak onuru;
siyasetçisini bırakın,
bu dünyada kaç insana nasib olur...

Hırsı kızdırır;
Affı beni de kanatır...
Ama bu yaşıma değin gördüğüm tek gerçek:
Yukarıdaki kadın,
Ateş yanan bir tenekenin başında,
Sabaha kadar,
Tekel işçileriyle,
Ankara’nın ayazındaydı...
ECEVİT soyadı,
bu inancın,
bu desteğin,
halkçılığın diğer adıdır...
Kimsenin adını boşuna dağlara yazmazlar demişti babam...
Haklıymış...

Anlayana
Ozan şöyle devam eder:


Ölenler
dövüşerek öldüler;
güneşe gömüldüler.
Vaktimiz yok onların matemini tutmaya!
Akın var
güneşe akın!
Güneşi zaptedeceğiz
güneşin zaptı yakın!


Nazım Hikmet



18 Ocak 2010 Pazartesi

“KİRAZ” ÇİÇEK AÇMAYA DEVAM EDİYOR...!




Bir kadın düşünün...
Denizli’ de doğuyor...çalışıyor çalışıyor ve öğretmen oluyor...1998 yılında türkçe öğretmeni olarak Bodrum’a atanıyor..

Atandığı okulda önce müdür yardımcılığı derken kent merkezine 30 kilometre uzaklıktaki Çiftlik köyü İlköğretim Okuluna müdür olarak atanıyor...yaklaşık 57 yıllık eski bir köy okulu...150 öğrenci dört derslikli binada zor koşullarda okumaya çalışıyor...yani okul var da yok...

Okulu çağdaş bir eğitim kurumu seviyesine getirebilmek adına okulda yatıp kalkmaya başlıyor ve topuklu ayakkabılarıyla sponsorluk için çamurlu yollara düşüyor. Valilik ve kaymakamlıktan başlıyor, tüm sivil toplum dernekleri, kulüpler, holdingler, belediye, spor kulübü derken gezmediği yer, sıkmadığı el kalmıyor..

Elbette azmin elinden hiçbir şey kurtulmuyor ve iki trilyonluk kaynak sağlıyor. 16 derslikli üç katlı modern bir bina yaptırıyor...kalorifer, televizyon ve dvd li sınıflar, sonra laboratuvar, kütüphane, bilgisayar sınıfları...ardından bir bando takımı kuruluyor...eski sınıflar lojmana dönüştürülüyor... yetmiyor...AB kapsamında dünya bankasından kredi sağlayarak köylü gençlere İngilizce, kadınlara el sanatları, hediyelik eşya, dikiş-nakış kursu verilmesine de önayak oluyor..

Bir kadın düşünün...
Köyde gerçek bir mucize gerçekleştiriyor... İlk 17 öğrenci Anadolu ve turizm meslek liseleriyle süper liseye giriyor.. o kadının başardıklarından sonra Dağ köyü Çiftlik'ten kent merkezine olan eğitim göçü tersine dönerken, Bodrumlu aileler çocuklarını 12 öğretmenin ders verdiği köy okuluna yazdırmak için sıraya giriyor.


Bu mucize hikaye; Posta,Radikal ve Hürriyet gazetelerinde 'Her köye böyle bir Kiraz gerek', Öğretmen Mucizesi', 'Dalları bastı Kiraz' şeklinde çıkan haberlerle Ulusal gündeme taşınıyor.


Bu haberlerin ardından kısa bir süre sonra merkezde hayrırsever bir çift tarafından yaptırılan Mahinur Cemal Uslu İlköğretim Okulu’ na vekil okul müdürü olarak atanıyor...


Bir kadın düşünün... modern binası ve imkanları ile örnek teşkil eden bu daha şanslı devlet okulunda da oturmuyor...5 yıl içinde ciddi bir kurum kültürü oluşturuyor, Ulusal kalite hareketine katılıyor...İyi bir ekip kuruyor...Önce ISO belgesi alınıyor..hemen ardından beyaz bayrak...
5 yıllık taze bir okul düşünün... teniste birincilik, karatede birincilik, voleybolda ikincilik ve üçüncülük...sosyal aktiviteler, duvarlarında rengarenk resimler...müdür odasının kapısının daima açık olduğu, güleryüzlü bir okul düşünün...Bodrum’ da herkesin kolej zannettiği, etrafta kolej diye bahsettiği aslında bir devlet okulu...


Bodrum’ da güzel şeyler de oluyor...


Türkiye’de hala idealist öğretmenler ve yöneticiler var..


Müdür odasındaki kupalara ve plaketlere bakarken “ Türkiye’de hiçbir başarı cezasız kalmaz” sözü düşüveriyor gölge gibi aklıma ...


Bir kadın düşünün...adı:Süheyla...soyadı: Kiraz...
Gülümsemesini hiç ama hiç kaybetmiyor...
Biliyorum ki nerede olursa olsun, orayı ışığıyla aydınlatacak...ve biliyorum ki ülkemin karakışına rağmen, dalları hep “kiraz” basacak...
Az buçuk kalmış “kiraz”lar, olan biten herşeye inat, hep çiçek açacak!!!